20 Ağustos 2011 Cumartesi

Yüreğimize yine kor düştü, ama siyasi irade yanlışta

PKK teröristlerinin Diyarbakır’da 13 askerimizi şehit etmesi, 2’si ağır 7 askerimizi yaralaması, yüreğimize kor gibi düştü. Milletçe hepimizi derinden sarstı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Bu  katliam; iktidara yeter artık, “oyunu oynaşı bırak”, 2002’de sıfır noktasındaki bölücü terör niçin azgınlaştı, çok yönlü gerçek tedbirler niçin alınamıyor diye sormayı gerekli kıldı.Cevabı, teşhis yanlış da ondan. Bu ne demek, açalım:
İktidar sahiplerinin nazarında “terör” bir sonuçtur. Sebebi ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken, etnik/ırkçıların egemenliğe ortak edilmemesidir. (Sanki Osmanlı ve Selçuklu’da egemenmişler gibi.)  Bunu açıkça söyleniyor. Dönüşümü sağlamak için de, hep  “daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve Türk’ün de aralarında bulunduğu etnik /ırk gruplar arasında eşitlik sağlanmalıdır” diyorlar. 2002’den itibaren de çok düzenleme yapıldı.
Bu kabule göre demokrasi, bütün dünyada olduğu gibi, birey haklarına ve  birey eşitliğine dayanan bir hayat görüşü ve rejim olmayıp, ıkların ve etnisitenin eşitliği demektir. Bu söylem, PKK terör örgütünün de temel dayanağıdır.  Kısacası amaç, devletin milli ve üniter temel yapısını, çok etnikli/ırklı ortaklık devletine dönüştürmek. İşte bunun için sıfırdan anayasa yapılacak, Türk adı çıkarılacak. Bu teşhis sapmasını son Diyarbakır saldırısı üzerine verilen beyanatlarda tekrar gördük.
Mesela:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şöyle diyor:  “Türkiye’nin gelişmesi, demokrasimizin olgunlaşması ve sorunların aşılması konusunda gösterilen iyi niyetli gayretler, terör örgütünü rahatsız etmektedir. Ancak, kan dökerek, insanlara acı yaşatarak amacına ulaşacağını düşünenler, büyük bir gafletin içine düştüklerini mutlaka anlayacaklardır.” 
Başbakan Erdoğan’a bakalım: “Bu eylemlerin ve arkasındaki güçlerin amacı apaçık ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti terör sorununun da üstesinden gelecek güce ve kararlılığa sahiptir. Türkiye, demokrasiden, hukuktan ve kardeşlikten asla taviz vermeden, terörün de, onun gerisindeki güçlerin de üstesinden gelmeyi başaracaktır.”  Evet iki açıklamada da, terörün sebebi olan bölücülükten eser yok. İkisi de, 8 yıldır olduğu gibi  “terörü yenmeye gücümüz yeter”, “terörle bir yere varılmaz”, “terörle mücadelede demokrasiden, iyi niyetten  ve kardeşlikten (ne alâkası varsa) taviz vermeyeceğiz” diyor. Sanki PKK ile aynı kavramları kullanıyorlar.
Devletimizin gücü yeter de, hücredeki terörist başıyla neyin  pazarlığı yapılıyor? 
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da aynı kafada: “Özellikle belirtmek istiyorum ki, terör bir insanlık suçudur. Terörle bir yere varılamayacağı, herhangi bir sonuç alınamayacağı çağdaş dünyanın kabul ettiği bir gerçektir.” Haklı olarak şu soruyu yöneltiyor:  “Bu süreçte önemli olan AKP Hükümeti’nin terörle mücadele konusunda ne yaptığı, hangi adımları attığıdır. Israrla belirttiğimiz gibi, başta ana muhalefet olmak üzere milli iradenin tecelligâhı TBMM ve kamuoyu AKP’nin kimlerle neleri konuştuğunu, neyin pazarlığının yapıldığını bilmemektedir.”
MHP Genel Başkanı Bahçeli ise: “Türkiye’yi bir felaket uçurumunun kenarına sürükleyen Başbakan’a anayasal görev ve sorumluluklarını hatırlatıyor, gaflet ve dalaletle ihanet arasındaki ince çizgiyi çiğneyen bu tutumunu derhal gözden geçirerek değiştirmeye davet ediyorum. Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olduğunu bir an önce idrak etmeli ve İmralı canisi ile gizli pazarlık sürecini derhal kesmeli, PKK açılımı denilen yıkım projesinden vazgeçtiğini açıklamalı, terörle hem içerde hem de Kuzey Irak’ta etkili bir mücadele için Türkiye’nin bütün imkanlarını seferber etmelidir.” 
Bu teşhis doğrudur. PKK’nın amacının ülkeyi bölmek olduğuna, terörü bunun için kullandığına dikkat çekiliyor. Sonra terörle mücadelenin yolu gösteriliyor.

***

Bölücülüğün siyasi cephesi DTK’de alınan  “Özerklik kararı ve ilanı”  üzerine konuşan eski Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Güven Dinçer’i dinleyelim. Diyor ki: “Özerklik” ilanı hukuki değil, siyasi bir olaydır. Çözüm yeri Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olamaz. Anayasal düzeni tanımadıklarını söylüyorlar zaten.  Sorunun çözüm yeri TBMM’dir. Yani siyasettir.” 
Bizde olmayan da bu siyasi irade. Değişmedikçe acılar bitmez.