20 Ağustos 2011 Cumartesi

Egemenliğimize musallat olanlar

TESEV yine başrollerde. “Etnik fitne” denilen müzmin bir derde yakalanmış. Hastalığın belirtisi; Türk milletinin birliğinden ve bölgenin egemen gücü olmasından rahatsızlık.
Malum gazetecilere bir rapor hazırlatmış. Konusu; “Dağdan İniş-PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu’nun Şiddetten Arındırılması.” Ne kadar masum, barışçı, demokrat, hoşgörülü, insancıl bir gayret değil mi?
Rapor konuya “Devlet ve PKK arasında güven ortamının yaratılması” şartıyla girmiş.
Diyor ki:
l Önce “PKK’ya terör örgütü, mensuplarına terörist’denmeyecek”, terör saldırılarına “Kürt isyanı” adı verilecekmiş. Bu “çözüm için ilk ve en önemli adım” olacakmış.
Uluslar arası kabule göre isyan halkı değil, sadece rejimi ve koruyucularını hedef alır. Aynen Tunus, Libya, Mısır, Yemen’de olduğu gibi. Terör ise, masum sivilleri; bebek, çocuk, kadın, kız demeden katleden, şehirlerde halka bombalı tuzaklar kuran, sayısız cinayetlerle insanları sindirmeye çalışan silahlı eylemin adıdır.
Bunun için, PKK’nın terör örgütü olduğu, kesinleşmiş yargı (Türk mahkemeleri ve AİHM) kararları ve demokratik dünya tarafından kabul edilmiştir.
Bu düzeltmeden sonra bahsimize dönelim:
l “KCK tutukluları serbest bırakılacak ve dava düşürülüp”, Kürtçülerin “TBMM’de en geniş, adil ve gerçekçi temsili sağlanacakmış” l Kürtçülerin ve dağdakilerin serbest siyaset yapmalarının önü açılacakmış. l TCK ve TMK’nun etnik siyaseti engelleyen\super\nosupersub maddeleri değiştirilecekmiş. l “Eylemsizlik kararının sürmesi için, TSK ve güvenlik güçleri, PKK’nın silahlı unsurlarına yönelik operasyonları durduracakmış.” l “Askeri otorite kesin olarak sivil otoriteye tabi kılınacakmış.” l “Üç yıl içinde hükümetin değişmesi ihtimaline karşı, ’bir yol haritasının’hazırlanması ve ’garantörlüğü’nü devlet kurumlarının üstlenmesi gerekiyormuş.” l “Yeni bir anayasa hazırlanması ve yeni anayasada yeni bir vatandaşlık tarifinin yapılması şartmış.” l “Yeni anayasada, anadilde eğitim ve öğretim konusunun tatminkar bir çözüme ulaştırılması gerekliymiş.” l “Yeni anayasayla ’Kürtlere yeni bir statü’kazandırılması, çözüm sürecinde belirleyici olacakmış.” l Yeni statüden kastın, “kendilerini yönetme konumunda, (özerklik) olmalarıymış” l Çözüm müzakerelerinde “Öcalan’ın taraf olarak kabulü” önemliymiş. Bunun için “kısa dönemde ev gözetiminde tutulması, sonra da serbest bırakılması gerekiyormuş. l “Dağdakiler ve PKK’dan ayrılmış yurt dışındaki binlerce kaçağa da aşamalı bir af uygulanmalıymış.” l “Kandil’deki 60-65 yöneticinin siyasi hayata katılmaları, Öcalan’a uygulanacak zamanlama ile eş zamanlı olarak tasarlanmalıymış.” l “PKK’nın silahlı güçlerini muhafaza etmesi, örgütün ve örgüt üzerinde Öcalan’ın etkisinin devamı için zorunluymuş, bu devletle görüşmede vazgeçilemez bir kozmuş. l 12.06.2011 sonrasında sorunun çözümü için yeni bir süreç başlayacakmış, ‘nihai noktası silahsızlanma’ olan bu süreç, ‘uluslar arası taahhütler’e de bağlıymış, bundan kastın bölge ve müttefik ülkelermiş. Rapor heyecanlı bir de müjde veriyor. “Sorunu Türkiye çözerse, bölgedeki bütün Kürtler Türkiye’den yana olur. İran’ın içine, savunma hattını (acaba kime karşı?) Irak’ın ortasına kadar uzatmış olur. Suriye’ye de yansır. Türkiye’yi müthiş güçlendirir.” Eyvallah. Yoksa şu Türkiye’yi bölünmüş gösteren haritalar yırtılıyor da haberimiz mi yok?  Kimlerle görüşülmüş? Bakalım:
Devlet ve Hükümetten (A.Gül-S.Ergin-B.Atalay-H.Fidan-E.Ala-M.Özçelik-E.Selcen-C.Öneş), Siyasi Partilerden (AKP, Ö.Çelik-CHP, S. Tanrıkulu), PKK (M.Karayılan-Z.Aydar-R.Kartal-M.Ayata-B.Tekin-Z.Serhat), PKK’dan ayrılanlar (O.Öcalan-H.Ataç-H.Sarıkaya-N.Taş), BDP ve DTK’den (A.Türk-L.Zana-O.Baydemir-A.Demirtaş), STK’lardan (M.Aktar-Ş.Bedirhanoğlu-Ü.Fırat), Siyasetçilerden (K.Burkay-Y.Kaya-M.Tek-H.Haşimi-İ.Dündar-C.Kapmaz-S.Okçuoğlu-İ.Işık-O.Miroğlu), Iraklı Kürtçüler (C.Talabani-Neçirvan Barzani-F.Hüseyin-K.Sincari)
Peki Kürtçü olmayanlarla görüşülmemiş mi? Mesela MHP ile. Cevabını rapordan okuyalım: “MHP ile olumsuz tavrından dolayı görüşülmemiştir. ‘Teröristlerin Türk adaletine teslim olması’ ya da ’Eşkıyaya haddinin bildirilmesi’ gibi söylemleri parti pozisyonu haline getirmiş olan MHP’nin anlamlı bir katkı yapacağı düşünülmemiştir.”
Demek ki Türkiye’nin birliğini istemek “olumsuz bir tavırdır.” O halde bu, nasıl bölüneceğimizin raporudur.