20 Ağustos 2011 Cumartesi

Devletin bölünmesi ve savunulması

Bir devlet nasıl bölünür? Hatta bölünebilir mi? Elbette bunun değişik yolları ve şekilleri vardır. Mesela bu bizim ülkemizde terör yoluyla yapılmak isteniyor. Tamam da, terör Türkiye gibi bir ülkeyi bölebilir mi? Asla. Hatta hiçbir ülkeyi bölemez diyebiliriz. Ancak bu dış mihraklı bir proje ise, siz de gerekli tedbirleri alamıyorsanız o zaman iş değişir. Bunu biraz açalım.
Saldırıya uğrayan bir ülke gerekli tedbirleri alamazsa ne demek? Bunun da çeşitleri var, ama biz kendimize dönelim.
Bölücü teröre nasıl bakıldığı çok önemli. Çünkü alınacak tedbirler ve projenin sahibi dış mihraklar (BOP)’la ilişkiler buna göre şekillenecektir.
Soralım, bölücü terörün sebebi nedir? Örgüt diyor ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken, beni kurucu unsur yapmadılar. İnkar edildim, ayrımcılık ve asimilasyon uygulandı. Şimdi bunları ortadan kaldırıp devlete ortak olmak için teröre başvuruyorum. (Sanki Selçuklu ve Osmanlı’da, İran, Irak ve Suriye’de kurucu unsur olmuş, dünyada bir örneği varmış gibi.)
Görüldüğü gibi bu gerekçe; boyu, soyu ve aşireti ne olursa olsun bin yıldır aynı vatan üzerinde yaşayarak kaynaşan, bir millet olduğumuz gerçeğini inkardan kaynaklanıyor. Kısaca bu inkar, aşiret topluluğu demek olan etnik/ırkçı bir fanatizme dayanıyor. Fanatizm diyoruz, çünkü devletler milletin bir bölümü olan etnik topluluklar üzerine değil, milletin kendisi üzerine kuruluyor.
Terör örgütü böyle diyor. Peki yetkililerimiz teröre nasıl bakıyor? Yüzlerce defa tekrarladıkları sözlerinden örnekler alalım ve karşılaştıralım:
- Ülkemizde 36 etnik unsur var. Bunlar bir defa alt kimliktir. Ama üst kimlik T.C. vatandaşlığıdır. 
- Biz bir milletiz. Bakın; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Boşnak, Roman hepimiz bir milletiz. 
- Bu ülkede Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abaza’sıyla, Boşnak’ıyla, Roman’ıyla, Arnavut’uyla kimse bizi birbirimize düşürmeye kalkmasın.
Evet, önce şu bir millet sözüne açıklık getirelim. Biz bir millet değil miyiz? Bir olan Türk milletini öce, bünyesindeki etnik gruplara bölüp, sonra da bunlara bakıp bir millet olduk diyeceğiz öyle mi? İyi de bu yeni milletin adı ne olacak?
Hem etnik temelde ayrışacağız, hem de bizi kimse birbirimize düşürmesin diyeceğiz. Bunun  anlamı nedir? Irklara dayalı egemenliğin kaos demek olduğunu tarih, bilim ve dinimiz açıksa söylemiyor mu?
Türk milleti 36 etnik gruptan biriyse; buna göre Türk tek başına hem üst kimlik, yani devletin adı, hem de kurucu unsur olamıyor. O halde, bütün etnik grupların ortaklığına dayanan bir egemenlik inşa edilecek demektir. Peki bu emenliğin adı ne olacaktır?
Hasılı nereden baksak komik bir durumla karşılaşıyoruz.
Ancak ciddi olan bir husus vardır, o da bütün bunların terör örgütünün iddialarıyla örtüşüyor olmasıdır. Zaten yetkililerimiz demiyorlar mı, “Terör sonuçtur. Onu doğuran sebep var. O sebep giderilmeden, terör bitmez.” Bu gerekçeyle de “açılım” dan önce ve sonra pek çok düzenleme yapıldı. Anlaşılan “Yeni” anayasa ile buna son nokta konulacaktır.
Özetlersek, yetkililerimiz teröre karşıdırlar. Ama onu doğuran sebebi kabule hazırlar. İşte “demokratikleşme” ve “özgürleşme” yoluyla terörü önleyeceğiz denilen de bu siyaset değil mi? Etnik gruplar arasında eşitliği sağlayıp, inkarcılığı, ayrımcılığı, asimilasyonu önledik denmesi de bundan olsa gerek.
Proje sahibi BOP meselesine gelince. Eğer siz bize eş başkanlık görevi verildi, şu anda bunun gereğini yapıyoruz diyorsanız, söyleyecek bir şey kalmıyor. Çünkü bu hal devletlerarası dostluk ve işbirliğini de aşıyor. Onun çok ötesine geçen bir birlikteliği ifade ediyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı yeniden düzenleme projesinde görev almak bu hali işaret etmiyor mu?
İşte Irak. BOP çerçevesinde mahvedildi. “Demokratikleşme” ve “özgürleşme” adına tam bir facia yaşanıyor. Sırada Suriye mi var?
Şu mübarek günlerde temenni ve dua edelim ki; milletimizin birliği, vatanımızın bütünlüğü ve devletimizin bağımsızlığı ekseninde, bölücü terörle mücadelede çok yönlü bir plan uygulamaya konulsun. Başbakanın “Bunun diplomatik, psikolojik, sosyo-ekonomik boyutunun olduğunu, halkla iç içe olmayı söyledik” sözü tekrar havada kalmasın.