20 Ağustos 2011 Cumartesi

Milletsiz devlet olur mu?

Bugünün dünyası, tarihimiz ve medeniyetimiz ne derse desin, balkondan mesaj veren Başbakan Erdoğan’a göre olur. 1991’den beri de, nefes almadan bu yolda yürüyor. İsteyenlere delillerini sunalım.
1991’de rahmetli Erbakan’a verdiği meşhur  “Kürt Raporu” nda;
-Ana dilde eğitim ve Kürt ulusal kimliği tanınmalı, 
-Türkiye’de 70 yıldan beridir resmî ideolojinin Kürt meselesinde inkârcı, asimilasyoncu, baskıcı davrandığı açık seçik söylenmeli ve resmî ideoloji yüksek sesle sorgulanmalı,
-Bütün bu haklar, Türkiye’de yaşayan diğer halklara da -Laz, Çerkez, Gürcü, Arap vs.- tanınmalı,
- Herkesin eşit siyasal, sosyal ve kültürel haklar temelinde gönüllü bir birlikteliğini esas alan yeni bir hukuk devleti              anlayışını ön plana çıkartmalı, demesi.
1993-994’de yayımlanan  “2. Cumhuriyet Tartışmaları”  kitabında:
“ Resmi ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor, bu yapısıyla da milli bütünlüğü koruması mümkün değildir. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ’Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır. Türkiye Türkiye’de yaşayan herkesindir...Kemalist Devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir” demesi.
2009’da  “Kürt Açılımını (Doğrusu, insanlarımızın böyle bir talebi olmadığı için PKK açılımı olacak) başlatıyoruz. Aslında biz bunu 2002’den itibaren AB sürecinde başlatmıştık. Şimdi hızlandırıyoruz. Kısa, orta ve uzun  vadede tamamlayacağız. Orta ve uzun vadede anayasa değişikliği yapılacak. Üst kimliğin Türk yerine vatandaşlık yapılması gibi”  demesi.
Parti Programı:  “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesini sağlayacaktır. Yerel yönetimlerin yargı yoluna gidebilme hakkı dahil ilgili tüm düzenlemeleri gerçekleştirecektir. 
Belediye sınırlarının mülki sınırlar olarak belirlenmesine yönelik bir değişimin yapılmasını esas alacak yerel yönetim reformu gerçekleştirilecektir”  denmesi.
Yine Erdoğan’ın,   “Valileri halk seçse ne olur?”   sorusu.
PKK ve Leyla Zana’nın da, önceden aynı şekilde;  “Bütün yetkiler Ankara’ya verilmiş. Belediye başkanları gibi Valileri de halk seçse kötü mü olur? fetvasının anlamı açık değil mi? (26 Ekim 2007, Haber Vitrini)
1991’den 12 Haziran 2011 seçimlerine kadar, ısrarla ve her fırsatta tekrarlanan bu söylemlerin ve  buna uygun olarak alt yapıyı hazırlamaya dönük yasal, idari, siyasi ve psikolojik düzenlemelerin amacı belli değil mi? Bu amaç, 2002’den itibaren de BOP çerçevesinde; bölücü, ırkçı, küresel liberal, siyasal dinci ve dönüşmüş sosyalistlerce desteklenmiyor mu?
Erdoğan balkon konuşmasıyla, içeriye ve  dışarıya verdiği mesaj meseleyi özetlemiştir.
İçeriye verilen mesajı şöyle: ” Bu anayasa Türk’ün, Kürt’ün, Zaza’nın, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın, Gürcü’nün, Roman’ın, Türkmen’in, Alevi’nin, Sünni’nin, azınlıkların yani 74 milyonun anayasası olsun.
İnkâr politikalarını bitirdik, asimilasyon politikalarını bitirdik bitiriyoruz.
Bugün benim Türk kardeşim, Kürt kardeşim, Zaza, Arap, Laz, Gürcü, Roman, tüm kardeşlerim, 74 milyon kazanmıştır.
Burada kazanmıştır denilenler bireyler değil, siyasallaştırılıp özerklik verilecek olan etnisite/ırk gruplarıdır. Devlet, dünyada olduğu gibi bir millete değil, etnisiteye, (milletin parçalarına)  dayandırılacaktır. Parçalandığı için, meşruiyetini ve gücünü kaybetmiş, ırkçı ve çatışmacı,  “çok uluslu ortak devlet” , milletsiz devlet kurulacak. 
Dışarıya verilen mesaj ise: “Bugün İstanbul kadar Saraybosna kazanmıştır; İzmir kadar Beyrut kazanmıştır; Ankara kadar Şam kazanmıştır; Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Batı Şeria, Kudüs, Gazze kazanmıştır. Bugün Türkiye kadar Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar, Avrupa kazanmıştır.”
Yabancı ülke şehirleri, İstanbul ve İzmir kadar kazanacak ne demek? Herhalde BOP’a devam edilecek mesajı veriliyor.  
ABD vatandaşı Vamık Volkan’ın başkanlığında,  “PKK açılımı” na öncülük eden eko-politik’in dediği gibi;  “Türkiye’nin içyapısının dış hedeflere göre düzenlemesi” amacıyla, içeride  “çok uluslu ortak bir devlet”  kurulacak.
Böylece bizi BOP sayesinde Orta Doğu’daki, meçhul organizasyonun başına geçirecekler. Ne güzel... Babası oğluna bağışlamaz (!)
Karşılığında mı, egemenliğimizden vazgeçeceğiz. Yani Biz olmayacağız. İyi mi?