10 Eylül 2011 Cumartesi

Mısır'da İsrail öfkesi

İsrailli diplomatları Mısırlı komandolar kurtardı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta başında resmi bir ziyarette bulunacağı Mısır’da da İsrail krizi yaşanıyor.

Geçen ay iki ülke sınırında beş Mısır askerinin İsrailli güvenlik güçlerince öldürülmesinden sonra tırmanan gerilim, dün göstericilerin başkent Kahire’deki İsrail Büyükelçiliği'ne yaptığı saldırıyla doruğa ulaştı.
Mısırlı protestocuların Büyükelçilik binasına girmesinin ardından binlerce gösterici ve polis arasında çıkan çatışmalarda iki kişinin öldüğü, 988 kişinin de yaralandığı bildirildi.
MISIRLILAR, İSRAİL BÜYÜKELÇİLİĞİ'NE BÖYLE SALDIRDI / FOTO GALERİ
MISIR'DA BÜYÜK ÖFKE / WEB TV
Olayların ardından İsrail, Kahire'deki büyükelçi ve elçilik çalışanlarını tahliye etti. Büyükelçi Yizhak Levenon'un yardımcısı olarak tanımlanan bir diplomatın ise İsrail'in, Kahire'deki gösterilere nasıl bir yanıt vereceğine karar verene kadar Mısır'da kalacağı açıklandı.
Büyükelçi ve elçilik çalışanlarını taşıyan uçağın bu sabaha karşı İsrail'e iniş yaptığı bildirildi. İsrail ile Mısır arasında 19 Ağustos tarihinde başlayan diplomatik krizden bu yana İsrail'in Kahire Büyükelçisi Levenon, biri tatil olmak üzere üç kez ülkesine dönmüştü.
İSRAİLLİ DİPLOMATLARI MISIRLI KOMANDOLAR KURTARDI   
AFP'ye konuşan İsrailli bir yetkili, elçilik çalışanlarının Mısırlı komandolar tarafından kurtarıldığını söyledi.
İsminin açıklanmasını istemeyen yetkili, "Altı kişi elçilikte mahsur kalmıştı ve can güvenlikleri konusunda gerçek anlamda endişe duyuyorduk. Ancak sonunda Mısırlı komandoalr tarafından başarılı bir şekilde kurtarıldılar" dedi.
/_np/8873/14368873.jpg
ELÇİLİK TALAN EDİLDİ
MENA haber ajansı, 46 polisin de yaralandığını çatışmalarda 17 kişinin ise gözaltına alındığını duyurdu.
Olaylar sırasında öfkeli kalabalık, saldırı girişimlerinin artması üzerine Mısır yönetimi tarafından inşa edilen 4 metre yüksekliğinde 150 metre uzunluğundaki beton güvenlik duvarını, saatler süren uğraşıların ardından yerle bir etti.
Bir gökdelenin 22’nci katındaki İsrail Büyükelçiliği’ne giren göstericiler, boş elçilik binasını talan etti.
Mısır devlet televizyonu, İçişleri Bakanlığı'nın polis memurlarının iznini iptal ederek, hepsini göreve çağırdığını bildirdi. Mısır Başbakanı İsam Şerif de kabineyi kriz toplantısına çağırdı.
İki ülke arasındaki gerilim, geçen ay İsrail'in Eliyat kenti yakınlarında bir konvoya düzenlenen saldırının ardından İsrail ordusunun Mısırlı 5 askeri öldürmesi ile artmıştı.
İsrail, olayın ardından "üzgün olduğunu" açıkladı ancak resmi olarak özür dilemedi. İsrail Büyükelçisi'nin sınır dışı edilmesini talep eden protestocular, İsrail ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini veya en alt düzeye indirilmesini istiyor.
OBAMA, NETANYAHU'YU ARADI
Yaşanan son gerginliğin ardından ABD Başkanı Barack Obama'nın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü ve olaylardan duyduğu endişeyi dile getirdiği bildirildi.
Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, ABD'nin şiddet olaylarının artmasından endişe duyduğu ve olaylar artmadan sorunun çözülmesine yardımcı olmak için adımlar attığı ifade edildi.
Başkan Obama'nın ayrıca Mısır hükümetine çağrıda bulunduğu ve “İsrail Büyükelçiliğini korumak ve güvenliğini sağlamak için uluslararası yükümlülükleri olduğunu” söylediği belirtildi.

İsrail’in Türkiye’yi cezalandırma planı



İsrail’in aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Türkiye’yi ‘cezalandırma’ planı hazırladı. Yedioth Ahronoth gazetesine sızan plana göre Lieberman, Türkiye’yi 4 konuda vuracak planı bugün yapılacak bakanlar kurulu toplantısında hükümete sunacak. İşte Lieberman’ın Türkiye’ye karşı uygulayacağı C Planı’nın 4 ana maddesi:

1) Seyahat boykotu
Eğer plan kabul edilirse İsrail, Türkiye’ye karşı kapsamlı bir seyahat boykotu başlatacak. Hükümet, vatandaşlara çağrıda bulunup, uçuş aktarması amacıyla dahi olsa Türkiye topraklarına ayak basmamaları gerektiği konusunda uyaracak. Özellikle de Dökme Kurşun Operasyonu’nda görev yapan askerlerden Türkiye’ye gitmemeleri istenecek. İsrail, askerlerinin Türkiye’de tutuklanmasından çekiniyor.

2) Ermenilerle işbirliği
Lieberman bu ay ABD’ye yapacağı ziyaret sırasında, bu ülkedeki Ermeni lobisiyle bir dizi görüşme yapacak. İsrailli bakan, diyasporaya, Amerikan Kongresi’ndeki kulis çalışmaları konusunda destek teklif edecek. İsrail aynı zamanda, Ağrı Dağı’yla ilgili anlaşmazlık konusunda da diyasporaya yardımcı olacak.

3) PKK desteklenecek
Avigdor Lieberman’ın Türkiye’ye karşı işbirliğine gitmek istediği bir diğer odak, PKK olacak. Bakan, PKK’nın önde gelen bazı isimleriyle Avrupa’da bir araya gelecek ve ellerinin güçlenmesi doğrultusunda onlara katkı yapacak. Hatta PKK’ya silah satışı ve militanlara askeri eğitim vermek gibi seçenekler bile gündemde.

4) Azınlıklara eğilecekler
Bakan Lieberman, sadece Kürt sorununu kullanmakla kalmayacak, Türkiye’yi azınlıklar konusunda sıkıştırmak için de çalışacak. İsrail Dışişleri Bakanı, Türkiye’deki her türlü azınlığın durumunun kötü olduğu, devletin azınlıklar konusunda adil olmadığı gibi tezler konusunda İsrail’in tüm dünyadaki misyonlarını eğitecek ve bu görüşün çok sesli diplomatik dille yayılmasını sağlamaya çalışacak. 

Netanyahu bakanına kızdı
Lieberman'ın C Planı'na kendi Başbakanı'ndan tepki geldi. Binyamin Netanyahu adına Başbakanlık'tan yapılan açıklamada, "Politikalarımız her zaman Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını önlemek ve iki ülke arasındaki gerilimi düşürmek üzerine olmuştur" denildi.
Açıklamada Lieberman'ın Türkiye'yi cezalandırma planlarına üstü kapalı olarak karşı çıkıldı ve "Başbakanımız ve bakanlar kurulu (Türkiye ile ilişkilerde) gerginliğin tırmanması halinde olası teorileri değerlendirmiştir. Ama nihai karar ancak gerektiğinde verilecektir" denildi.

28 Ağustos 2011 Pazar

BDP'lilerin sınırı geçmesine izin çıkmadı

BDP'lilerin sınıra yürüyüşüne jandarma müdahale etti

Operasyonların durdurulması için 'canlı kalkan' olacaklarını söyleyerek dün Hakkari'nin Çukurca İlçesi'ne gelen yaklaşık 1500 kişilik grubun sınırı geçmesine izin verilmedi.

Geceyi sınırdaki Narlı Köyü’nde geçiren ve bu sabah yürüyerek sınıra gitmek isteyen yaklaşık 1500 kişilik grup, jandarma tarafından engellendi. Van, Ağrı, Muş, Ardahan, Iğdır ve Kars’tan ’canlı kalkan’ eylemi için Çukurca İlçesi’ne gelen gruba Van Bağımsız Milletvekilleri Aysel Tuğluk, BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, Bitlis Milletvekilli Hüsamettin Zenderlioğlu, Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, bazı BDP’li Belediye Başkanları ve DTK yöneticileri de destek verdi. Irak sınırına yürümek isteyen grup dün Çukurca’ya yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan Narlı Köyü girişinde durduruldu ve geçişlerine izin verilmedi.

Geceyi Narlı Köyü’nde geçiren grup bu sabah, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK  kamplarına yönelik sınır ötesi hava operasyonlarını protesto gösterisi yaptı. Grup adına Kürtçe açıklama yapan BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, "Başlattığımız canlı kalkan eylemlerini sonuç alıncaya kadar sürdüreceğiz. Bu savaşta her gün onlarca Kürt ve Türk genci yaşamını yitiriyor" dedi.

Basın açıklaması ardından aralarında BDP Milletvekilleri, DTK yöneticileri, BDP’liler ve bazı belediye başkalarının aralarında bulunduğu grup, Narlı Köyü’nden 1 kilometre yürüyerek Kuzey Irak sınırı sıfır noktasında bulunan Üzümlü Köyü’ne gitmek istedi. Ancak, sınıra 10 kilometre kala yolda barikat kuran jandarma, geçişlerine izin vermedi. Gruptakiler bu kez panzerlerin önünde oturma eylemine başladı. BDP Van Milletvekili Özdal Üçer, Hakkari Valisi Muammer Türker ile Çukurca Kaymakamı Levent Üstil’in gelmesini istedi. Güvenlik güçlerinin uyarılarına karşın grup oturma eylemini sonlandırmayınca, Çukarca İlçesi’nden takviye güç istendi. (DHA)


 

 

Hakkari'de mayın tuzağı: 3 asker şehit, 3 asker yaralı


Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Övenç bölgesinde askeri konvoyun geçişi sırasında mayın patladı.

Şemdinli'deki mayınlı saldırı sabah saatlerinde Öveç Köyü yakınında meydana geldi. PKK'lılar yola döşedikleri mayını askeri araç geçerken infilak ettirdi. Patlamada 3 asker şehit düştü, 3 asker de yaralandı. Yaralanan askerler Hakkari Asker Hastanesi'ne kaldırılarak tedaviye alındı. Bölgeye sevk edilen güvenlik güçleri, mayınlı saldırıyı gerçekleştiren PKK'lıları yakalamak için geniş çaplı operasyon başlatıldı.

25 Ağustos 2011 Perşembe

Danimarka ile ilişkilerimizde Roj-TV gölgesi var

Danimarka ile ilişkilerimizde Roj-TV gölgesi var

 

 

 

 

 

 

 

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bugünlerde Türkiye-Danimarka ilişkilerinin üzerinde bir Roj-TV gölgesi bulunduğunu söyleyerek, "Biz dostlarımızın, müttefiklerimizin vaatlerini önemsiyoruz ama artık vaatlerin somut neticeye dönmesini bekliyoruz" dedi.


Bakan Bağış, görev süresi dolan Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Ole Egberg Mikkelsen'i kabul etti. Büyükelçi Mikkelsen'in görev yaptığı 2 yıl boyunca iki ülke ilişkilerinin gelişmesine çok büyük katkılarda bulunduğunu ve içtenlikle çalıştığını belirten Bağış, Polonya'nın ardından Danimarka'nın üstleneceği dönem başkanlığını önemsediklerini, o dönemde de önemli reformların gerçekleşeceğine ve Türkiye'nin AB sürecinin daha da hızlanacağına olan umudunun güçlü olduğunu kaydetti.

"Ama bugünlerde Türkiye-Danimarka ilişkilerinin üzerinde maalesef bir Roj-TV gölgesi var" diye konuşan Bakan Bağış, her ne kadar iki ülke arasında Osmanlıdan başlayan 250 yılık bir ilişki olsa da son zamanlardaki Roj-TV konusunun Türk vatandaşlarının hassasiyetle takip ettiği bir husus haline geldiğini kaydetti. Bakan Bağış, Danimarka'nın Türkiye'ye yabancı bir ülke olmadığına, iki ülkenin NATO'da müttefik olduğuna dikkati çekerek, iki ülkenin sıkıntılarında birbirlerini korumaları ve kollamalarının NATO üyeliğinin bir gereği olduğunu bildirdi. Bağış, şunları söyledi:

‘YAYINLARA HALA İZİN VERİLMESİ ÜZÜCÜ’
"Böyle bir müttefikimizin Roj-TV'nin yayınlarına hala izin veriyor olması bizim için üzüntü vericidir. Sayın Büyükelçi görevine ilk başladığında kendisini yine burada ağırladığımda bu konuyu konuşmuştuk, bugün vedaya geldiğinde hala Roj-TV konusunu konuşuyor olmak tabi bizi üzüyor."

‘YARGI SÜRECİ BİR AN ÖNCE SONLANDIRILMALI’
Bakan Bağış, Büyükelçi Mikkelsen'in bu konuda kişisel olarak çok çabaladığını bildiğini, yargı sürecinin başlamasını çok önemsediğini de söyleyerek, "Ama artık bu yargı sürecinin bir an önce sonuçlanmasını ve gerçekten şiddet yanlısı olan, insanların çocuklarını dağa göndermesini, kepenklerin indirilmesini, ülkede huzursuzluğu teşvik eden yayınlara Danimarka'nın izin vermemesi gerektiği konusundaki hassasiyetimi bir kez daha vurgulamak istiyorum" dedi. Bağış sözlerini şöyle sürdürdü:

"Danimarka'nın çok güzel bir atasözü var: Vaatler memleketinde insanlar açlıktan ölür. Biz dostlarımızın, müttefiklerimizin vaatlerini önemsiyoruz ama artık vaatlerin somut neticeye dönmesini bekliyoruz. Danimarka gibi birçok konuda işbirliği yaptığımız bir ülkenin Roj TV konusunda daha çok hassasiyet göstermesini önemsiyoruz. PKK sadece bir terör örgütü değildir. PKK aynı zamanda kirli bir rant şebekesidir. Bugün eğer PKK askerlerimize, gençlerimize silah sıkarken bizim insanımızı mermilerle öldürürken, Avrupalı gençleri de uyuşturucu ile zehirleyip öldürüyor. PKK bizim olduğu kadar Avrupa'nın da bir sorunudur. Paris'in, Berlin'in, Brüksel'in, Kopenhag'ın güvenliği Hakkari'de, Şırnak'ta, Batman'da başlar. Terör belasıyla uluslararası mücadeleyi hep beraber sürdürmezsek hep beraber zararlı çıkarız."

‘BÜYÜKELÇİ YARGI SÜRECİNİN BAŞLAMASINDA ETKİLİ OLDU’
Büyükelçi Mikkelsen'in ülkesinde vizelerden sorumlu müsteşar yardımcısı olarak görev yapacağını aktaran Bağış, bu konudaki hassasiyeti oradaki meslektaşları ile paylaşacağına inandığını kaydetti. Büyükelçinin zor bir dönemde zor bir görevi başarı ile sürdürdüğünü, Roj-TV konusunda en azından yargı sürecinin başlamasında etkili olduğunu belirten Bağış, yargı sürecinin bir an önce sonuçlanması temennisinde bulundu.

Büyükelçi Mikkelsen de veda etmek için Bağış'ı ziyaret ettiğini söyleyerek, Bakan Bağış'ın da dediği gibi iki ülke ilişkilerinin uzun bir geçmişe dayandığını, Türkiye ile Danimarka'nın demokrasi ve insan hakları gibi birçok ortak değerleri paylaştığını kaydetti. Danimarka olarak Türkiye'nin AB üyelik sürecini desteklediklerini hatırlatan Mikkelsen, son 2 yılda iki ülke ilişkilerinde herşeyin çok da kolay olmadığını, ancak sadece kendisinin çabaları ile değil iki ülke arasındaki bağ nedeniyle de ilişkilerin doğru yöne gitmekte olduğunu belirtti.

Mikkelsen, Roj-TV konusundaki sorulara karşılık yorum yapmak istemeyerek, bu konunun yargıya intikal ettiğini, yargının bağımsız olduğunu söyledi ve devam etmekte olan bir yargı süreci hakkında özellikle de medyaya yorumda bulunmasının doğru olmayacağını, yargıya müdahale anlamına geleceğini kaydetti. Mikkelsen, Roj-TV'yi izleyip izlemediğinin sorulması üzerine de bu televizyonu izlemediğini kaydetti.

Karayılan ve PKK hakkında ilginç iddia



İddiaya göre İran Murat Karayılan'ı Kandil dışında bir bölgede ablukaya aldı. Örgütün başına da Suriye ile ortak alınan bir karar sonucu 'Bahoz Erdal' kod adlı Suriyeli Fehman Hüseyin getirildi. PKK şimdi İran ve Suriye güdümünde Türkiye'ye karşı koz olarak kullanılıyor.

Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, Karayılan’ın İran’da yakalandığı iddialarıyla ilgili “İşin içinde bir şeyler var ama henüz açıklayabilmiş, görebilmiş değiliz. Hem operasyon öncesinde ve sonrasında bizzat bu şahsa ait bir görüntü yayınlanmış değil. Doğrusu bir meçhulun karşısındayız” sözleri gözleri yeniden Kandil’e çevirdi

Kanal D’nin haberine göre, terör örgütü PKK’nın elebaşısı Murat Karayılan ortadan kayboldu. İstihbarat çevreleri, İran’ın, Karayılan’ı bilinmeyen bir yere sakladığını ve yerine Türkiye’nin hiç istemediği bir isim olan Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin’i getirdiğini konuşuyor. Çünkü aynı çevreler, Kandil’de yeni bir oyun sergilendiğini belirtiyor. Kanal D’nin haberine göre, oyunu sahneye koyan İran ve Suriye gizli servisi. Başrollerde de Karayılan ve Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin var.

İddiaya göre Türk istihbarat birimleri Karayılan’ın bulunabileceği adresleri belirledi ve MGK’ya sundu. Kurulda olası bir operasyonun ayrıntıları görüşüldü. Sonunda bilgilerin İran’a verilmesi ve operasyonu onların yapması kararlaştırıldı. Karayılan kendisine yönelik operasyon hazırlığını öğrendi ve Kandil’den kaçtı. Ancak İstihbarat raporlarına göre, Kandil’den kaçmak Karayılan’ı kurtarmadı. İran harekete geçti Karayılan’ı enterne etti. Yani yakalamadı ama gözetim altında tutmaya başladı, kıpırdamasına izin vermiyor. İşte bu noktada İran istihbaratı, Suriye istihbaratıyla işbirliği yapıp Türkiye’yi dışladı. Örgütün başına Suriye kökenli Fehman Hüseyin’in getirilmesini sağladı.

Bu gelişmeler olurken, Başbakan Erdoğan’ın, otoyol kenarında durup İran Cumurbaşkanı Ahmedinejat’la yaptığı 34 dakikalık telefon görüşmesi de dikkati çekti. Resmi açıklamaya göre iki lider Suriye’deki gelişmeleri konuştu. Kulislere yansıyan ise Karayılan’ın konuşulduğu yönünde ve “Suriye lideri Esad’ın düşmesi, Suriyeli Bahoz’un tek başına kalması Karayılan’ın İran’da ovaya inmesi” yönünde bir pazarlığın yapılmış olabileceği.

'Öcalan'la ne görüşecekler Allah aşkına!

'Öcalan'la ne görüşecekler Allah aşkına!'

AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, BDP'nin Abdullah Öcalan ile görüşme talebini değerlendirirken, "BDP'nin terör örgütü başıyla görüşmek için böyle bir girişimleri var. Yani ne görüşecekler terör örgütü başıyla Allah aşkına? Görüşmeleri gerekiyorsa, kendilerine oylarıyla destek veren halk ile görüşsünler" dedi.

Canikli, düzenlediği basınla sohbet toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, “Somali için 300 milyon dolar dediniz ama bir de 200 milyon dolar haberleri var. Libya'da nakit olarak muhaliflere gönderilen paradan söz ediliyor. Muhalefet de bugün kaynağını sordu” sözleri üzerine Canikli, kendilerinde bu konuda herhangi bir bilgi bulunmadığını söyledi. Canikli, “Bugün basında yer alan haberle ilgili bilgi mevcut değil. Zaten örtülü ödenekten öyle bir aktarma yapıldı mı yapılmadı mı? Bunun açıklaması mümkün olmaz. Örtülü ödenekten ulusal güvenlikle ilgili harcama yapılır onlar hep gizli kalır” diye konuştu.

“Sayın Babacan, bankacılık sistemi konusunda yeni bir stratejiden söz etti. Bir de kurun mevcut seviyesinin enflasyon açısından değerlendirmesini nasıl yaparsınız?” sorusuna Canikli, “Kurdaki gelişmelerin Temmuz ayı enflasyon rakamları üzerinde olumsuz etki yapacağı tahmin ediliyordu. Oradan yola çıkarak 'Merkez Bankasının faiz oranlarını yükseltmesi' beklentisi söz konusuydu. Fakat Temmuz rakamları bu beklenti çerçevesinde ortaya çıkmadı. Tam aksine Temmuz ayında kurdaki ciddi yükselişe rağmen fiyatlar geriye geldi” diye konuştu. Merkez Bankasının enflasyonun oranının düşük çıkacağı beklentisinde olduğunu anımsatan Canikli, bu nedenle faizlerin düşürüldüğünü ifade etti.

BANKACILIK SEKTÖRÜ
Canikli, hem 2008'deki hem de şu anda yaşanan küresel kriz ortamından ülkenin en az etkilenmesinin temel nedenlerinden birinin bankacılık sektörünün güçlü yapısı olduğunu vurgulayadı. Canikli, bankaların mali yapılarının güçlü durumlarını sürdürdüğünü anlattı. Türkiye'nin bankacılık sektöründe çok başarılı politikalar uyguladığını belirten Canikli, “Bu dinamik bir süreç. Bu anlamda çok radikal, özel bir düzenleme yok. Keskin bir düzenleme söz konusu değil. Sürekli olarak gözden geçirilmesi, yeni gelişmelerin adapte edilmesi ve sisteme entegre edilmesi gerekiyor. Yapılan çalışmaların bu çerçevede değerlendirilmesi gerekiyor” ifadesini kullandı.

KOŞANER'İN SES KAYDI İDDİASI
“Kamuoyuna yansıyan bir ses kaydı var. eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu dile getiriliyor. İçeriği ve Genelkurmay'ın dinlenebilir olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Canikli, “Böyle bir konuşma olup olmadığını bilemiyoruz. Basına yansıyan bilgiler var. Bunlar gerçek mi değil mi bilmiyoruz” dedi.
“Bu tür yasadışı dinlemeleri şiddetle kınıyoruz” diyen Canikli, şöyle devam etti:

“Burada bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerekir. Yine bazı haberlerde, 'bu tür dinlemelerin sadece MİT ve polis tarafından yapılabildiği, böyle bir teknik donanıma bunların sahip olduğu, dolayısıyla böyle bir dinleme varsa, bunlar tarafından yapılmış olabileceği' şeklinde ifadeler var. Yasadışı dinlemeleri bu kuruluşların yapması kesinlikle söz konusu değil. Formel yapı içerisinde yasadışı dinleme yapılması söz konusu olamaz. Çok net olarak bunu ifade ediyoruz. Bu tür dinlemeleri teknik olarak herkesin yapabileceğini çok iyi biliyoruz. İç ya da dış kaynaklı olabilir. Bu tür dinlemeler çok zor şeyler değil. Elbette bizim istihbarat örgütlerimiz, kuruluşlarımızın bu tür dinlemeleri ortadan kaldırmak için gerekli çalışmaları mutlaka yapıyorlardır. Sadece bu iki kuruluşumuz tarafından yapılabildiği şeklindeki bilgiler doğru değil. Tüm istihbarat örgütleri bu tür imkanlara sahiptir. Kim tarafından yapıldığını bilmemiz elbette mümkün değil. Bu haberler doğruysa, bunun doğruluğunu teyit edecek kişi Sayın Koşaner'dir ama doğruysa bunu yüzlerce istihbarat örgütü yapabilir.”

Bu tür ses kayıtları üzerinden yapılan tartışmaların daha önce de yaşandığına dikkati çeken Canikli, “Terörle mücadelede profesyonel yaklaşımların hem yönetim anlamında hem de organizasyon anlamında daha profesyonel kuralların uygulanmasını gerekli olduğu bir kez ortaya çıkıyor. Doğru mudur, değil midir bilmiyoruz ama içeriği konuşursak böyle bir değerlendirme yapabiliriz. Doğru ise bu konuşmalar hükümetimizin bu konuda ne kadar isabetli bir doğrultuda hareket ettiğini de teyit eden bir açıklama olur” diye konuştu. Canikli, Hükümetin terörle mücadelede aldığı etkili kararların daha da hızlanacağını belirtti.